“Açgözlülük
fakirliktir, kimseden bir şey beklememek de zenginliktir; kişi herhangi bir
şeye göz dikmediği zaman, o şeye muhtaç
değildir.”
Hz. Ömer (r.a.)
İhtiyacımız olandan daha fazlasını almak, sade ve
hafif bir hayat sürmemizi engeller. İhtiyaçlarımızı anlamaya, görmeye ve
onların bilincine varmaya başladıkça, boşluk bilincini, hayatımızın çıkışını ve
deneyimlerimizin doğuşunu anlamaya başlarız.
İhtiyaçlarımız, bizim hareket, yaratıcılık ve empati
kabiliyetimizin temelini oluşturur. İhtiyaçlar ve arzular arasındaki farkı çok
iyi anlamak, ihtiyaçlarımızı belirlememizi sağlar, kendimizi ve benliğimizi
tanımlamamızı sağlar.
Şu dönemde ise tam bir doymazlık içinde, deneyimden
yoksun, varlığımızın bilincini hiçe sayarak yaşamaya çaba gösteriyoruz. Yoga,
doyumsuzluğumuza, arzularımıza, düşüncelerimize, kendi içimize dönüp bakmamızı
sağlar. İçimize her döndüğümüzde ayırt etmeye, farkındalık ile sorgulamaya,
sorgulamanın sonunda seçim yapmaya, seçimin sonunda da özümüze varmaya
başlarız. Her sorgulama sonunda, yaptıklarımızın sonucunun, aslında sadece bizi
değil, bütün evreni etkilediğini fark ederiz. Benzersiz deneyimlerimizin evrene
neler kattığını ve bunların geri dönüşümünü ve içine kattığımız anlayışı
kavramaya başlarız.
Her nefes alış verişimizde, evrene değişik ses ve
eşsiz bilgiler yaymanın yanı sıra, evrendeki bütün canlıları etkileyen
titreşimler yaydığımızı fark ederiz. Bu
yaydığımız titreşimlerin, organlarımızda ve diğer canlıların organlarında masaj
etkisi yapmanın yanı sıra vücudun bütün dokularına, sinir hücrelerine, kan
dolaşımına kadar etki yaptığını ve kan dolaşımının dokularda ve buna bağlı
organlarında güçlü etkiler uyandırdığını gözlemlemeye başlarız.
Bütün bu içten birbirine bağlı sistemde kendimizin
olmadığını, hepimizin aslında bir nefeste soluduğumuzu ve her deneyimin bütün
varoluşları kapsadığının bilincine varırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder