“Kusursuzluğu unutun.
Her şeyde bir çatlak vardır.
Işık içeri böyle girer.”
Leonard Cohen
Her şeyde bir çatlak vardır.
Işık içeri böyle girer.”
Leonard Cohen
― Neden mi korkuyorum? Sanki ölüm değil bu korktuğum,
görünmeme, var olmama, dokunamama.
― Dokunamazsanız?
― Bilmem, sadece görünmez olurum. Yok olmak gibi.
Bizler, hep bir varoluş, bir BEN olma duygusu ile kendimizi
var etme isteğine sahibiz. Düşünce, duygu, arzu, istek, deneyim, sahip
olduklarımızla kendimizi tanımlarız.
“Aham” Sanskritçede ben, “kara” ise şekillendirmek demektir, Ahamkara
kelimesinin anlamı Ego’dur.
“Ego, bir süreçtir, yaradılıştan gelen bir gerçek değildir. Ego,
ayrılık yaratan düşüncelerin toplamı ancak kendi içinde ayrı bir bütünlüğü
olmayan bir varlıktır.” demiş Dr. Frawley, Ahamkara için.
Var olmanın, farklılıklarımızın, farklılıkların içindeki bütünün,
bütün ile hareket etmenin, bütünde bir olmanın anlamını anlamaktan bir şekilde uzak
durmaya şartlandırırız kendimizi. Sağ bacağımız, sol bacağımızdan ayrı olmasına
rağmen sağ bacağımız ilerleyemezse, sol bacağımızın da hareket etmeyeceğini,
omurgamızı olduğu gibi kullanamazsak, bedenimizin şekil değiştireceğini, sağ
elimizle yazı yazarsak sol elimizin güçsüz olacağını düşünmeyiz. Aynı
farklılıklarımızın bizi karşıdaki ile bütünleştireceğini, uyumun geçişlerimizde
kolaylık sağlamamıza yardımcı olacağını, bazen sertlikle, bazen de bırakarak ve
bakarak var olabileceğimizi kabul etmeyiz.
Bekleriz ki değdiğimiz her şey değişsin, bekleriz ki
değdiğimiz her şey mükemmel olsun. Her şey istediğimiz gibi ve
düşüncelerimizin, duygularımızın, deneyimlerimizin ve yaşantımızın
doğrultusunda “olması gereken” gibi pürüsüz olsun. Yogada buna “cehalet,
bilmezlik, farkındasızlık” deniyor.
Ne bir ağaç, ne bir köpek, ne de rüzgâr olması gereken
istek, arzu ve kurallar silsilesi ile hareket eder. Onlar, yemek, özel
zevkleri, alan yaratmak için bir diğerine zarar vermez. Durmaları gereken yeri,
gidebilecekleri mesafeyi hesaplamaz. Sadece bazen dokunarak, bazen de
görülmeden geçer giderler hayatımızdan. Kimlik, kişilik, var olma, sahip olma
duygularımıza tutunup kaldıkça eksikliğin çatlaklarında sıkışıp kalırız. Kendimizi
tümden gömer ve kendi mezarımızı kendimiz kazarız.
Olandır görülesi, görülmesi ve algılanıp seyredilmesi
gereken gerçek. Var olarak, olmanın damak tadına, olabilmenin zekâsına, oluşun
şaşkınlığına, heycanına bırakarak. Zorlamadan, yorulmadan, akıp giderken
içindeki heyecanı kaybetmeden, beklenenin, geleceğin
ışığına giderken ne zaman karanlık, ne zaman aydınlık olacağını sorgulamadan.
Köleliğin, mezarın, karanlıkla ışığın bir olduğu, gözümüzün
görmediği, aklımızın bilmediği, hayallerin yok olduğu, sadece özgürce var olunan
yolda yürümek dileğiyle…
Namaste!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder